Yüzyıllar önce, denizlerin derinliklerinden yükselen büyük ada, sadece doğanın gücüyle şekillenmemişti; burada insanlık da kendi kaderini çiziyordu. Ada, dört bir yandan denizlerle çevriliydi, ancak karada birbirine bağlı ve çatışan birçok kabile varlıklarını sürdürüyordu. Bu kabileler arasında güç mücadelesi, hem hayatta kalma hem de egemenlik mücadelesi anlamına geliyordu. Her biri, kendi inançları ve yaşam tarzlarıyla şekillenmişti; bazılarının tarihi, zengin topraklarda büyüyen köyler ve hüzünlü kayıplarla doluyken, diğerlerinin yolu ise denizlerin enginliklerine ve dağların yükseklerine doğru uzanıyordu.