Melis ve Yağız, Türkiye’de ailelerinin yıllar önce başlayan derin düşmanlıklarına rağmen birbirlerini seven iki gençtir. Ancak bu aşk, yıllar boyunca gizlice yaşanır; aile baskıları, yasaklar ve acı anılar onları defalarca ayırır. Yıllar sonra Melis, yaşadığı tüm yaraları geride bırakmak ve kızı Lina ile birlikte yeni bir hayat kurmak için Paris’e taşınır. Burada hem eczacılık mesleğini sürdürür hem de Lina’ya huzurlu bir çocukluk vermeye çalışır. Fakat kader, Yağız’ı da aynı şehre yollar. Karşılaşmalarıyla birlikte eski duygular yeniden alevlenir, ama geçmişin gölgeleri peşlerini bırakmaz. Ellerine geçen esrarengiz bir fotoğraf, onlara ailelerinin düşmanlığının aslında sadece kişisel kinlerden ibaret olmadığını; karanlık, çıkarlarla dolu bir sırla bağlantılı olduğunu gösterir. Bu fotoğraf, hem onları birbirine daha çok bağlar hem de gizemli bir oyunun içine çeker. Paris sokaklarının romantik ama ürkütücü atmosferinde, gece yarısı Seine Nehri kıyılarında, eski eczanenin loş rafları arasında ve eski düşmanların izlerini süren dar sokaklarda Melis ile Yağız geçmişle yüzleşir. Lina ise masumiyet ve cesaretiyle anne ve babasına ışık olur; onun güven dolu bakışları, onların en karanlık anlarda bile vazgeçmemesini sağlar.